Aç Kalarak Göbek Erir Mi? Bir Genç Yetişkinin Huzursuz Günleri
Hızla Geçen Zamanın İçinde Kaybolan Umutlar
Kayseri’de her şey çok hızlı geçiyor. Bir yanda kışın soğuk rüzgarları, diğer yanda yorgun bir ruh. Bugün de bir başka gündü. Havanın gri tonları, dışarıda yürürken ruhumu daha da ağırlaştırıyor. Aynı şeyleri düşünmekten yoruldum, ama bir türlü duramıyorum. İçimden geçen o eski düşünceler tekrar beni sarmaya başlıyor. “Aç kalarak göbek erir mi?” İşte, bu soruyu tekrar tekrar soruyorum kendime.
Benim için, bir yanda yemek, diğer yanda özlemle beklediğim o ideal vücut. Ağırsız, hafif bir beden… Ama ne zaman bu konuda bir karar vermeye çalışsam, hep bir soru işaretiyle karşılaşıyorum: “Gerçekten işe yarar mı? Aç kalarak göbek erir mi?”
Bir süre önce bu soruya cevap bulmak için, günde bir öğün yemek yemeye karar verdim. İlk başlarda eğlenceliydi. Tek bir öğünle beslenmek, kendini disipline sokmak gibi bir şeydi. Ama zamanla vücudumun bana verdiği tepkiler, bambaşka bir hikâye anlatmaya başladı.
İlk Adımlar: Umutla Başlamak
İlk hafta oldukça umut vericiydi. Kendimi hafiflemiş hissediyordum. Aynada gördüğüm yansıma, her geçen gün daha da değişiyordu. Bir yanda derin bir huzur vardı, diğer yanda ise sanki her an bir şeyin eksik olduğu hissi… O eksiklik, insanın ruhunda başlayıp yavaşça bedenine yansıyan bir boşluk gibiydi.
Göbeğim küçülüyordu. Bunu fark ettiğimde, içinde bulunduğum karanlık düşünceler de biraz olsun hafifledi. Ama… Zaman ilerledikçe açlık daha acı verici hale geldi. Bir şeyler eksikti, bir şeyler yanlıştı. O kadar canım bir şeyler yemek istiyordu ki… Sadece göbeğimi küçültmek için tüm bu mücadeleyi vermek doğru muydu?
Her gün, birkaç saatin sonunda mide ağrılarım artmaya başlıyordu. Sadece açlık değildi bu; ruhumun açlığıydı da aynı zamanda. Ona rağmen, her sabah aynaya baktığımda o küçülen karın bölgesi, beni bir parça daha mutlu ediyordu. Ama bir noktada fark ettim ki, bedenin dışındaki bu değişim, içimdeki boşluğu doldurmak için yeterli olmuyordu.
Fırtınanın Ortasında
Bir sabah, aç kalarak göbek eridiğine dair bir yazı okudum. Yazıda, vücudun açlıkla nasıl başa çıktığı anlatılıyordu. O yazıyı okurken, bir yanda rahatlama, diğer yanda derin bir hayal kırıklığı hissettim. Yazıda, tüm bu şeyleri, büyük bir disiplinle yapmanın gerekliliği vurgulanıyordu. Ama içimden bir ses buna inanmıyordu. “Bunu yaparak gerçekten mutlu olabilir miyim?” diye sordum.
O gün sabah kahvaltısını atladım. Yine yalnızca bir öğünle yetindim. Ama bir şey oldu; o kadar aç kaldım ki bir an kendimi gerçekten kaybettim. Yavaşça yaşadığım yorgunluk, bana başka bir şey anlatıyordu. Bu gidişatın iyi olmadığı, duygusal açıdan beni zorlayacağı belliydi. Ne kadar küçülseler de vücudumun bazı yerlerinde göbek, her gün biraz daha büyüyordu. O an, gerçekten her şeyin bir anlamı olup olmadığını sorgulamaya başladım.
Bir Yavaşlama, Bir Düşüş
Günler geçtikçe, bedenimle olan savaşım daha da zorlaşmaya başladı. Ne zaman sabahları tartıya çıksam, daha fazla kilo verdiğimi görüyordum. Ama içeriden bir şeyler çatlıyordu. Bedensel değişim, ruhsal bir dönüşümle uyumlu değildi. Aç kalmak sadece bedensel olarak erimeye sebep oluyordu, ruhumun ağırlığı ise yerinde sayıyordu.
O gün, Kayseri’nin soğuk sokaklarında yürürken, bir karar aldım: “Artık durmalıyım.” Kendimi sevmek, bedeni olduğum gibi kabul etmek, aradığım değişimin temeli olabilir mi? Gerçekten bir çözüme ihtiyacım vardı; ama bu çözüm, aç kalmakla gelmeyecekti. Kendime karşı dürüst olmam gerektiğini fark ettim. Göbek erimek, kilo kaybı… Bunlar zamanla geçerdi belki ama içimdeki boşluk, sadece sevgiyle doldurulabilirdi.
Sonuçta Nereye Geldim?
O günden sonra, aşırı açlıkla savaşmayı bıraktım. Bedeni dinleyerek, dengeli bir şekilde yemek yemeye başladım. İlk başlarda zorlandım; ama bir süre sonra, hem bedenim hem de ruhum tekrar dengeye geldi. O eski soruyu sormayı bıraktım: “Aç kalarak göbek erir mi?” Bunu soracak zamanım kalmadı. Önemli olan, vücudumun bana ne anlatmak istediğiydi.
Göbek erir, evet. Ama gerçek dönüşüm, insanın ruhunda başlar. Kendimi sevdikçe, içimdeki boşluk da dolmaya başladı. Ve zamanla fark ettim ki, her şey aslında içsel bir yolculuktu.
Şimdi, geçmişe dönüp baktığımda, bu yolculuğun bana çok şey kattığını söyleyebilirim. Bir şeyleri değiştirmek için acı çekmeye gerek yok. Kendini sevmek, her şeyin başlangıcı olabilir.